Bu blog Mia Wallace'ın içini dökmesi, yazıp kurtulması, anlatıp rahatlaması ve anılarını paylaşması içindir.

Mia Yaşıyor

Eğer blogger hesabım bilgisayarımda kayıtlı olmasa şifremi unutmuş olduğumdan korka korka buraya gelirdim. İşte o kadar uzun zamandır bloga girmedim. Üstelik "vaktim yoktu" gibi bi durum da değildi. Bal gibi de vaktim vardı. Bilgisayarı -her zaman olmasa bile- mis gibi telefonu hep yanındaydı.

O zaman neden yazmadın? sorusuna cevabım; BİLMİYORUM. İnanın ciddi anlamda bu kadar ara vermemin nedenini bilmiyorum.

O yüzden bunu açıklamaya çalışmicam ama artık geldim. 4 koca aydan sonra kimler gelir okur, kimler hatırlar bilemem ama bloga yeni başlamış gibi hissediyorum. Kimse okumasa bile fark etmez çünkü ben buraya yazmayı seviyorum. En önemlisi de yıllardır değiştirmediğim şu basit temasını seviyorum. Hadi o zaman yazmaya başlıyoruuum! :)
***

Duydum ki televizyonlarda selfie tartışılmaya başlamış. Bu büyük bi hastalıkmış falanmış filanmış.

Efendim şu akıllı telefonlar yokken hepimiz olduğumuzdan çirkindik. Sonra ön kamerayla kendimizi en güzel açıdan görüp çat diye o anı çektik. Ay meğersem biz ne güzelmişiz. Madem ön kamerayla çok güzeliz, çekelim kendimizi sevelim dedik.

Sihiri keşfettikten sonra bir sürü kendimize benzemeyen foto çektik. Hepsinde çok güzel, çok cool, çok alımlı; sinirliyken, yeni uyanmışken, hatta hastayken bile en güzeldik.

Biz usul usul, çaktırmadan her güzel anımızı çekerken -bi de utanmadan- zaten güzel olan fotolara filtre eklerken malum oscar selfiesi patladı! Ondan sonra bu olay abartıldı da abartıldı. Yüzlerce kalabalıklı selfie çekildi. Hepsi içten sevildi, dıştan dalga çekildi.


Ayrıca selfie yeni bi şey değil ki. Eskiden de fotoğraf makinelerimizle kendimizi çekmeye çalışırdık ama beceremezdik. Kadrajı bi türlü ayarlayamazdık. Çirkin ve eksik fotolar çıkınca bu merakımızdan hemencecik vazgectik. Yani her şey ön kamera rahatlığı yüzünden.

Yahu gıcır gıcır iphone almışken ön kamerayla oynamamak çok saçma. İnsanın kendini gördüğü en güzel açıdan çekmesi bambaşka. Nokta! :)
***

Biliyorum benden çok ablamı özlediniz. Ne güzel ki ablam da bana malzeme vermeyi hiiiiç ihmal etmedi. Okuyun bakalım sizce bir insana fal bakmak hep böyle eğlenceli mi?

Mia: Hayatının aydınlık bi dönemindesin ama bir ara bi karartı olucak.
Ablam: Kesin yaptırdığım dövmeyi beğenmicem! :(
Mia: .........

Mia: Aaa uzaylı figürü var.
Ablam: (mutluluktan havalara uçarak)Yoksa sonunda benimle temasa geçicekler mii?! 

Dannnnnnnnnnnnnn!


Mia: Sen bi dilek tutmuşsun o oluyo ama o arada içinden bi şey daha geçirmişsiin..
Ablam: Dövmelerim güzel olsun diye geçirmiştim..


Niteliksiz Bilgi:
 O dövme sonunda yapıldı ve ilk başta olmasa bile sonradan çok memnun kalındı :)
***

Derken tam da bu akşam ablama iş yeri, yaşam koçluğu eğitimi için bi ödev vermiş. "Vizyonunuz nedir? Kendinizi nerde ve hangi konumda görmek istiyosunuz?" diye de bi soru sormuş. Ablam önündeki kağıt kaleme bakarken birden şu şekilde isyan etti..

- Kendimi astronot kıyafetiyle, uzay istasyonunda görmek istiyorum. Şimdi bunu buraya yaziyim mi yani?

Dannnnnnnnnnnn!
***

Taa ne zaman şöyle bi karpuz yazısı yazmıştım. "Yılın ilk karpuzu her zaman kötü çıkar." demiştim ama bu kural, bu sene bozuldu! Hakkaten de bıçağı batırınca karpuz ortadan ikiye ayrıldı, bıçağı kullanmamıza gerek kalmadı. Odayı mis gibi karpuz kokusu sardı. Bu ne güzel bozulan bi kuraldı!
***

Bu arada yukarda beni kimler hatırlar bilemem ama demiştim ya, haksızlık etmiyim. Şu yazmadığım 4 ay içinde "Ne zaman yazıcaksın Mia! Yaz artık Mia! Nerelerdesin Mia! İyi misin Mia!" gibi o kadar çok mail geldi ki, ben bile unutulmadığıma şaşırdım. Ne kadar tatlısınız ya, iyi ki varsınız!

Tamam artık geldim, buralardayım. Hadi siz de gelin. Ben de sizi özledim.

Bu da şarkı. (Radiohead'e ve Thom Yorke'un sesine aşığım)