Bu blog Mia Wallace'ın içini dökmesi, yazıp kurtulması, anlatıp rahatlaması ve anılarını paylaşması içindir.

Ev Hırkası - Ev Topuzu


Az önce odamda yatağıma uzanmış, kitap okurken resmen donduğumu hissettim.Aylar sonra ilk defa ev hırkamı giydim. Kollarımı hissetmeye başladım oh be! Zaten bugün yağmurla ıpıslak olunca, hava erkenden kararınca, yolda bir dolu -hırkayı bırak- montlu insan görünce "tamam" dedim, "kış geldi!"
***

Lisedeyken ne zaman Zuhal'lere gitsem, rahat bi şeyler giyicek olsam hemen bana ev hırkasını verirdi. Ve bu hırkanın adı Pakize'ydi. Evet evet, şaşırmayın. O hırkaya bir de isim koymuştu Zuhal. Çok severdi hırkasını. Hiç çıkartmazdı evde üstünden. Böyle salkım saçak, gri, kocaman bi şeydi. Onun içinde insan kendini çok rahat hissederdi. Bağımlı gibi bi şey olurdun hırkaya.

Artık eve girer girmez "Zuhaaal bana Pakize'yi verseneee" diye yüzsüzce ister, hemencecik sırtıma geçirirdim. Ondan sonrası bi güzel kız dedikodusu. Ahh.. Ne güzel zamanlardı.

Neyse işte böyle bir Pakize'miz vardı bizim. Hepimizin yok mudur evde giydiği hırkalar? Evlik hırka. Ev hırkası.. İşte öyle bi şey :) Hah işte benim var! Bir Pakize değil ama o da benim canım ev hırkam.

Böyle bordo. Uzun. Üstten aşağı düğmeli ama hep ortadan bir kaç düğme ilikler, gerisini bırakırım. Sonra saçlarımı da ev topuzu yaptım mı tamamdır. Ta taa evlik olarak hazırsın, eline de kahveni alabilirsin. Sonra gelip bu yazıyı yazabilirsin.
***
Ev Hırkası gibi bir de Ev Topuzu meşhurdur. Zaten bu ikisi muhteşem bir ikilidir. Ev topuzun hep harika olurken, dışarı çıkarken o ayarı tutturamazsın. Dağınık ama güzel. Olmaz işte o. Ancak evdeyken olur. Gıcıklık değil mi..

Dışarı çıkarken "dağınık ve dağınık" olur ya da "dağınık yapılmaya çalışılmış ama eline yüzüne bulaştırmış" gibi.

O yüzden siz siz olun hiç uğraşmayın. Bırakın evlik olanlar evde kalsın. Ev hırkanızla dışarı çıkmayın, kendinizi garip hissetmeyin. Evde giyin kendinizi prenses hissedin. Ev topuzu yapmaya çalışıp dışarı çıkmayın. Gerçekten öylesine ev topuzu yapın ve evde oturun.

Tabii evde öylesine topuz yapıp hırkanızı giymiş kös kös otururken arkadaşlarınız çağırmışsa şanslısınız. Bırakın saçınızı açmayın ve o muhteşem ev topuzunuzla dışarı çıkın.

Üzerimde ev hırkam varken ve saçlarım şahane ev topuzu durumundayken size başka ne gibi bir toplumsal mesaj verebilirdim ki eheh.
***

Bu da şarkı.

Makarna

Makarna benim tartışmasız en sevdiğim yemektir. Ne biliyim patlıcanlı her şeyi çok severim. Ne biliyim köfteyi de çok severim. Ne biliyim bi çok şeyi daha severim ama onları her zaman yiyemem. Ama makarna dedin mi toksam bile yiyebilirim.

Makarnayı sevenler ikiye ayrılır. Bir; makarnayı çok sevip evde, dışarda, her yerde yiyenler. Bir de makarnayı çok sevip "dışarda makarna mı yenir yaaa?!" diyenler. Saçma bulurlar.

Bizim öğrenci yemeği ucuz makarnaya sen git dışarda tabağına 10 küsür tl ver. Yokk artıkk!
gibi..

Halbuki ben tam tersi dışarda makarna yemeye bayılırım! O kremalı soslarına, kocaman tabaktaki mantarlara, üstündeki parmesanına. Yani çok severim kısaca!

Şimdi benim anlamadığım şey şu. Dışarda makarna yemeyi saçma bulanlar, evde o kremalı makarnaları yapabiliyorlar mı? Evdeki salçalı makarnayı ben de dışarda yemem. Ama evde yapamadığım kremalı makarnaları elbette yerim. Hiç de saçma bulmam. O makarnaya verilen paraya da hiç acımam.
***

Yalnız şöyle bir şey var. Ben salçalı makarnayı bile çok iyi yapamam. En yapamadığım yemek makarnadır. Sorsan pilav yapabilen her şeyi çok güzel yapar diye bir şey vardır ya hani. Ben de pilavı çok güzel yapmama rağmen makarnayı berbat yaparım. Çok haşlarım. Hafif lapa olur hep.

Amaaa hayatımda yediğim en lapa makarnayı hiç unutmam..
***

Yıllar önce biz çok küçükken yaz tatiline amcamlara gitmiştik. Sabahtan akşama kadar mahallede toz toprak oyunlar oynar, bisiklet sürerdik. Bir de yaz tatili arkadaşı edinmiştik. Nuray ya da Aynur. Unuttum şimdi. Böyle çok deli dolu bi kızdı. Ablamı çok severdi. Aynı yaşta oldukları için biraz dışlanırdım sanki.

Bir gün anneme tutturduk makarna yap diye. Ama annemin de işi vardı, bi yere gitmesi lazımdı. Nuray dedi ki "Aaaa ben çok güzel makarna yaparım. Siz gidin, hem kızlara da öğretmiş olurum. Biz yaparız makarnayı."

Annem tencereyi çıkardı ve makarnayı mutfak tezgahına koyup gitti. Gitmez olsaydı.. Allahım bunlar bir başladılar maratona. Resmen elleri ayaklarına dolandı. Nuray heyecanlı, ablam ondan heyecanlı. Biri ocağı yakıyor, biri makarnayı yere döküyor. Su deli gibi kaynıyor derken olabilicek en lapa makarnayı yaptılar. Yapış yapış çubuk makarnayı tabaklarda su içinde yüzdürmeyi başardılar..

O gün ablam inat etmiş olucak ki şu an harika makarnalar yapıyor. Nuray da bizi hafiften kekledi sanki. Bence daha önce hiç makarna yapmamıştı. Gördüklerini uygulamaya çalışmıştı. Tabii eline yüzüne bulaştırmıştı.
***

Bunlar aklıma dün yaptığım lapa makarna sonrası geldi. Ablam yaptığım makarnayı yemedi. Ben de inat ettim öğrenicem. Ablamdan daha güzel makarnalar yapıcam. Aaaa Nuray kadar da kötü değilim canım eheh.
***

Bu arada Işın Karaca çocuğuna Sasha Mia adını vermiş. Sasha koruyucu melek anlamına geliyormuş, Mia'da parıldayan anlamına. Haha parıldıyorum adeta! Na na na :)
***

Bu da şarkı.