Bu blog Mia Wallace'ın içini dökmesi, yazıp kurtulması, anlatıp rahatlaması ve anılarını paylaşması içindir.

Ölüm Pornosu - Chuck Palahniuk & Funda Uncu

Bildiğiniz gibi sıkı bir Chuck hayranıyım ve okumadığım kitabı kalmadı. Ben her kitabı bittiğinde yeni kitabı ne zaman çevrilicek diye gün sayan, hatta Ayrıntı Yayınlarına -2 kitabının tercümeye alındığı yazıldığında- "ne zaman çıkıcak?" diye mail atan, bu derece Chuck'ın kitaplarını heyecanla bekleyen bir insanım.

Peki sonra neler oldu?

Ülkemizde Chuck hayranları gittikçe arttı. Ayrıntı Yayınlarının en çok satan yazarı oldu. Hatta en güzeli; önceden yeni kitabının çevrilmesi 2 seneyi bulurken, bu süre 6 aya kadar düştü. Okundu, sevildi, 2. Basımlar 7'lere, 8'lere kadar arttı..

Derken Çarpışma Partisi kitabı henüz yeni çıkmışken Ölüm Pornosu kitabı basıldı. Bu da artık Chuck'ın ülkemizde ne kadar okunduğunu gösteriyordu. Her yeni basım beni daha da mutlu etti. Dövüş Kulübü 8. - 9. basıma kadar yükseldi. Gösteri Peygamberi, Görünmez Canavarlar, Tıkanma.. Her kitabı daha da sevildi.

Ve tabii ki Funda Uncu..

Kadına hayranlığım her kitapta daha da arttı. Bütün Chuck romanlarını çeviren bu harika insan, bana "başkası çevirse okumam o kitabı" dedirtti.

Peki sonra ne oldu?

Günümüz; haksızlık ve kısıtlama. Ölüm Pornosu kitabı geçen ay kısıtlama engeline takıldı. Toplatılma kararı kaldı ve en garibi, çevirmen Funda Uncu'nun tam 6 saat ifadesi alındı!

Kötü bir üslupla, "bu kitabı nasıl yazarsın?" gibi saçma sorulara maruz kaldı ve her defasında "kitabı ben yazmadım! sadece türkçeye çevirdim" dedi. (evet şaka değil!) Böyle saçma bir konuda kendini savunmak zorunda kaldı..
***

Kitap ilk çıktığı hafta elimdeydi. Yarısına kadar okudum sonra sınavlar falan derken yarım kaldı. İlk fırsatta devam edicem. Okuduğum kadarıyla Chuck'ın diğer kitaplarından daha az rahatsız edici. Evet Chuck zaten aykırı bir yazar ama biz de onun bu yönünü seviyoruz. Toplatılması gereken bir kitap kesinlikle değil. Her şeyin ötesinde bir çevirmenin ifadesi alınması hele.. bu hiç değil.

İşte her şey böyle can sıkıcıyken, artık "bir daha Chuck kitabı çıkmicak mı.." diye düşünüp üzülürken geçen gün D&R'da Ölüm Pornosu'nun 6. basımını gördüm ve acayip mutlu oldum!!

Biz de bu yapılan saçma harekete karşılık, Funda Uncu'nun uğradığı haksızlık için, gidip birer tane -hazır henüz satılıyorken- Ölüm Pornosu kitabını alalım ve okuyalım! Ne biliyim bir şekilde bu olaya tepkimizi koyalım.
***

Bir kaç Chuck kitabından, sevdiğim cümleler;

"Aydınlanma sona erdi. Artık aydınlanmama çağına girdik." Bkz: Tıkanma Kitabından

"Sahip olacağın her şey, bir gün kaybedeceğin şeylerden sadece birisidir." Bkz: Tıkanma

"Eğer kimse izlemiyorsa herhangi bir şey yapmanın çok anlamsız olduğuna varıyor insan.

Bir şeyler yapıyor olmanızın hiçbir önemi yok. Eğer yaptıklarınızı kimse farketmiyorsa, hayatınız koca bir sıfırdan ibarettir. Boştur. Anlamsızdır.."
Bkz: Gösteri Peygamberi

"Delilik, aklı başında olmanın yeni şekli." Bkz: Tekinsiz

"İnsanların hep yaptığı bir şey bu; nesneleri insana, insanları da nesneye çevirmek."
Bkz: Tekinsiz

"Herkes dünyayı yeni bir yer yapmak istiyor." Bkz: Tekinsiz

"Sonuç olarak onları yenemiyorsanız, onlara katılın." Bkz: Tekinsiz

"Görünenin aksine, bu flört değil sanki mülakat." Bkz: Tekinsiz

"Sadece insanların olduğu dünyamız, içinde insanlık olmayan dünyamız." Bkz: Tekinsiz

"İnsan sevdiklerini öldürür diye bir söz vardır ya; aslında bakın, insanı öldüren de hep sevdiğidir." Bkz: Dövüş Kulübü

"Uykusuzluk böyledir işte. Her şey çok uzaklardadır, bir kopyanın kopyasının kopyası gibi. Dünyayla arana öyle bir mesafe sokar ki, ne sen bir şeye dokunabilirsin ne de bir şey sana." Bkz: Dövüş Kulübü

"Başka bir yerde, başka bir zamanda uyanabilseydim, başka bir insan olarak uyanabilir miydim?" Bkz. Dövüş Kulübü

"Marla'nın hayat felsefesi, bana söylediğine göre, ölmeye her an hazır oluşu. Marla'nın hayatındaki trajedi ise ölmüyor oluşu." Bkz: Dövüş Kulübü

"Güzel olamıyorsam, ben de görünmez olurum." Bkz: Görünmez Canavarlar

Bu da şarkı.

Dolap Tadı & Maybelline

Geçenlerde ablamın seçtiği ve kötü çıkan bir karpuz sonrası;

Ablam: Ya aslında tadı güzel de biraz dolap tadı almışş
Babam: Dolap tadı diye bir şey var mı yaa?! Karpuzun kötü çıkmış işte bırak bu işleri..
***

Dolap tadı diye bir şey var babacığım. Nasıl yok yahuu?! Buzdolabı poşeti ya da aluminyum folyo ile sarılmadan dolaba konulan her yiyecek bu tadı almaya mahkumdur. Ve bu tat benim en nefret ettiğim tattır!

Hepimiz karpuzu soğuk yemeyi severiz ama hiçbirimiz karpuzu dolap tadını alarak yemek istemeyiz..

Halamları bu konuda kimse geçemez! Yeter ki ona güzel bir yiyecek verin o da size dolap tadını içine işleterek geri versin.

Karpuzu aldıkları gibi kesip dolaba koyarlardı soğusun diye ama hem kesmişsin hem sarmamışsın. Öylee üstü açık dolapta soğumayı bekliyor. Aslına içine o garip tat işliyor.. Neyse sonra karpuzu bir güzel afiyetle yerlerdi. Bazen düşünüyorum acaba o tadı bir tek ben mi alıyorum?

Ama hayır! Ablam, ablam var! Bu tada en az benim kadar duyarlı, eheh gurme olabiliriz biz ailecek :P

Şaka bir yana, nefret ediyorum o dolap tadından. Bazen çok güzel yaptığınız bir muhallabi, bir pasta.. Bir iki dilimden sonra üzeri kapatılarak dolaba konuluyor. Meğer poşetin bir ucu biraz açık kalmış. Hah işte o zaman mahvoldunuz. Çünkü o açık kalan küçük delikten bile dolap tadı gelip güzelim pastanıza işliyor. Tadı hemen değişiyor.

O yüzden pastaları dolaba koyarken nasıl sarıyorum görmeniz lazım. Kat kat. Kabusum resmen dolap tadı. İstiyorum ki pastalar, karpuzlar, dondurmalar.. hep o ilk tadıyla kalsın. O yüzden sardıkça sarıyorum. Onunla savaşıyorum ve kazanıyorum!

Bazen misafirlikte yediğimiz şeylerde o tadı alıyorum, nasıl hüzünleniyorum. "Hmm demek bu evde dolap poşeti kullanılmıyooor, Yanlıııışş!" diye söyleniyorum içimden.

Yazıdan çıkarılıcak sonuç: Herkes dolap poşeti, streç, aluminyum folyo (ne varsa) kullansın! Pastalarınız ziyan olmasınnn! Hadi koşunn marketeeee!
***

Bu bölüm kızları ilgilendiriyoor! Kızlar dinleyinn!

Şimdi ben geçenlerde heybeliada'ya yüzmeye gittim. Tabii ki denize makyajlı gitmezdim ama bir gün önceden gözüme sürdüğüm eyeliner uyandığımda aynen duruyordu. (siz makyajınızı temizlemeden uyumayın!) Hızlı hızlı vapuru kaçırmamak için öyle evden çıktım. Bir yandan da söyleniyorum "denizde gözümden akıcaak, siyah siyah rezil olucaam!" diye.

Denize girdim. Tam 5 saat denizden hiç çıkmadım. Vee kızlaar inanamicaksınız eyeliner'ım 5 saat deniz suyundan sonra bile aynen öyle duruyordu! Ne çıktı, ne dağıldı, ne aktı!

Hala şoklardayım ama öyle. Bu markanın reklamlarını yapabilirim eheh, o derece şaşırttı beni.

Normalde de tek akmayan eyeliner, tek kullandığım marka oydu ama denizde test etmemiştim. Bu da oldu :) Veee bu markaaa; Maybelline!

Yazıdan çıkarılıcak sonuç: Denize makyajlı gitmeyin ama eğer yine de uykudan uyanmış gibi görünmek istemiyorsanız maybelline eyeliner'ı kullanabilirsiniz!

Hadi kızlaar koşunn kozmetik dükkanlarınaa!
***

İkidir koşturuyorum, bu şarkıda da bi soluklanın dinlenin :)

Mim vol 29

Müzik ve kitap zevkimin aşırı uyduğu Mega Süpersonik Sam beni mimlemiş. Güzel bir blogu var. Uğrayın bence. İçten ve samimi..

Ona çok teşekkür ediyorum ve hemen mime geçiyoruuum :)

Mim Konusu: Güne başlamak istediğin şarkı nedir? Tek bir tane ama her gün çalsa bıkmayacağım dediğin şarkı?
***

Bu benim için öyle basit, öyle kolay bir cevap oldu ki anlatamam.

Çünkü ablamla bu şarkıyı her dinleyişimizde;

"ne eğlenceli, ne güzel ve ne güzel söylemiş! hiç bıkmam" derdik ve karşıma bu mim çıkar çıkmaz cevabım hazır dedim içimden.

Bence bu mim için verilicek cevap en sevdiğin şarkı değil de, eğlenceli senin için güzel bir şarkı olmalı. O yüzden hiç düşünmeden;

Placebo'nun o güzel cover'ı Johhhy and Mary!
***

Mimlediklerim