Bu blog Mia Wallace'ın içini dökmesi, yazıp kurtulması, anlatıp rahatlaması ve anılarını paylaşması içindir.

Raj Kapoor


Raj Kapoor'un benim hayatımda büyük yeri var ve neden bugüne kadar onunla ilgili bir şeyler yazmadım bilmiyorum.

Babam
Awaara filminin video kasetini almış eskiden. Çok seviyormuş. Biz de ablamla küçükken onunla büyümüşüz. Sadece onu açınca susuyormuşuz. Annem yemek mi yediricek hemen avereyi koyuyor biz susuyoruz. Düşünün.

Yıllar geçti. Ablam Hindistan'a gitti. Ne kadar Raj Kapoor filmi varsa aldı geldi.

O gün bugün hayranıyız. Benim hayran olduğum yönetmen, senarist, oyuncu. Raj Kapoor..

Bütün filmleri muhteşem. Basit, müzikli bir hint filmi değil. Hepsinde bir mesaj var. Hepsi şu an günümüz filmleri gibi. Ve bütün filmlerinin ayrı ayrı soundtrack albümleri var.
Taa o zaman soundtrack albüm yapmış filmlerine ya.

Bir filmi vardı. Psikolojik film. Film tamamen bir apartmanın içinde geçiyor. Ve adamın o apartmandan çıkışıyla final buluyor. Tabi o film o zaman hiç gişe yapmıyor. Kimse anlamıyor. Raj Kapoor "
günümüzün ilerisinde bir filmdi. İlerde çok sevicekler bu filmi" diyor ve o film yıllar sonra ödül alıyor.



Bir de çok eski olmasına rağmen bizim yeşilçam filmleri gibi saçmalıklar yok.
Örnek; müzikte keman sesi varsa adam keman çalıyormuş gibi yapıyor. Piyanoysa piyano..
Ama yeşilçam filmleri yine de benim için ayrıdır.. Bak şimdi bir
Mavi Boncuk iyi giderdi!

(Mavi Boncuk'u her izlediğimde de Avare'yi izlemek gelir içimden. Çünkü bir sahnede sinema biletçisi olan Münir Özkul "heyy gidi gözünü sevdiğimin avaresi.." der. Oğlu Ferit'i Avare filminden kazandığı bilet paralarıyla okutmuştur.)


Raj Kapoor'un bütün filmlerinin şarkıları da o kadar güzeldir ki. Ve hep aynı sanatçılarla çalışmış. Hep aynı adam aynı kadın söylüyor şarkıları.
Bir gün kadın ölüyor ve Raj Kapoor uzun süre onun yerine birisini bulamıyor.

Ayrıca filmlerinde hep Avare filmi yıldızımız
Nargis oynuyor. Taa ki büyük aşkları bitene kadar..

Bu arada D&R'da Avare filmini türkçe alt yazılı olarak sonunda satıyorlar. Ama tamamen bizim eski dublajın aynısını yazmışlar. Yani yazılar pek doğru olmasada yine de idare eder.

Neyse sizinle bir de bir kaç soundtrack şarkılarını paylaşmak istiyorum.

Chori Chori Soundtrack

Aaja Sanam

Awaara Soundtrack Teree Binaa (01.35 sn'den sonra aç)

Awaara Soundtrack - Ghar Aya Mera

Ayrıca yeşil gözlü, beyaz tenli, yakışıklı bir hintli olur mu?

Mia'dan Masal

Akrabalar halama gittiler. 2 - 3 gün orda kalıcaklar. Birazcık nefes aldık.

Gerçi o masal anlattığım ufaklık kuzene çok alışmışım. Gidince farkettim. Beni çok yorduğunu düşünüyordum ama gittiğinden beri ona çektiğim videoları izliyorum.
Dört yaşında sevimli bir erkek çocuğu olur kendisi. Almanya'da yaşadığı için türkçesi oldukça komik.

Evde yer olmadığı için her gece birlikte yatıyorduk. Masal anlattığım için o da sadece benimle yatmak istiyordu.

Şimdi size ona anlattığım masalı anlatıcam. Ama masal henüz sonuçlanmadı. Çünkü her gece kaldığımız yerden devam ediyorduk. Sonuçlanmayan saçma masalla karşı karşıyasınız. Benden söylemesi..
(Arada beni yönlendiriyordu. Masalı değiştiriyordum onun isteğine göre. Öyle yazıcam)

***
Bir gün ufaklık (kuzen) ormanda geziyormuş ve kaybolmuş. Karşısına bir kurt çıkmış.

Kuzen: Hayır kurt değil, fil çıksın.
Ben: E peki öyle olsun, fil çıksın.


Veee karşısına bir fil çıkmış. Ama bu fil zararsızmış. Sadece ona kocaman ve uzuuun burnuyla yol göstericekmiş. Ama o arada Can (kuzenin abisi) gelmiş.
Kardeşini korumak istiyormuş.

Kuzen: Can abinin ışın kılıcı var di mi?
Ben: Evet hem de ışığı bile var.
Kuzen: Mavi renkli di mi?


Vee Can hemen ışın kılıcını çıkartmış. Işıklarını yakmış. Zavallı fil çok korkmuş.

Kuzen: Fil kaçarken yere düşmüş.

Hmm.. Fil yere düşmüş ama Can abi onu ışın kılıcıyla kurtarmış. Böylece fil artık korkmuyormuş. Ufaklığın dostu olmuş.

Artık ormanda üçü birlikte geziyormuş. Ama o da ne? Birden bir ses duymuşlar.


Kuzen: Zombiler gelmiiiş (zombi takliti yaparak)

Eveeet zombiler gelmiş. Can abi hemen ışın kılıcını çıkartmış. Ama Can abinin ışın kılıcı bozulmuş. Ufaklık kılıcı hemen tamir etmiş.

Kuzen: Ama benim de sihirli bıçağım var.
Ben: Hem de düğmesi bile var, di miii?
Kuzen: Evet Evet! (Heyecanla)


(Baktım masal şiddete doğru gidiyor ve ben gittikçe kuzenleşiyorum, hemen araya Barbie'yi soktum)

Bu arada ormana Barbie gelmişşş. Onun da ışın kılıcı pembeymiş.
Ufaklığa zombilerin iyi olduğunu, sadece yollarını kaybettiklerini anlatmış.
Sonra Zombileri kurtarmak için yolcu gemisi gelmiş.

Kuzen: Ama Can abi denize düşmüş di mi? Ben onu kurtarıcam..

***

Bir ara bizim odada ki süpermen afişine bakıp onu da masala katıcaktı ki o sırada uyumuştu.
Masalımız böyle gidiyordu. Tabi bu arada kaç kere o kılıçlar bozuldu ve kaç kere tamir etti bilemezsiniz.
Ben de en son kurtuluşu;
"Ama öyle bir tamir etmişsin ki, bir daha asla bozulmicakmış. O şekilde tamir etmişsin." demekte buldum. Ve bir daha o kılıçlar hiç bozulmadı..

Bir de şöyle bir Pamuk Prenses versiyonumuz var. Ben anlatıyordum ki, ufaklık kısaca aşağıda ki şu cümlelerle masalı anlattı. Aynen onun cümleleriyle yazıyorum. Buyrun.

" Pamuk Prenses ve Sepet Kafa

Annesi hasta olmuş öldü. Yardım etmedi. Kötü kadın da prensesi aldı.
7 cüceler kurtarıyor pamuk prensesi. Kötü kadın da sinirleniyor. Onu anlat, öyle.
Annesi de öldü, öyle.
Babası da orda bekliyor. Ona bir kötü anne alıyor di mi?
Kauftan (market) kötü bir anne. Kötü kadın aldı ona."

Bu kadar.. :)