Bu blog Mia Wallace'ın içini dökmesi, yazıp kurtulması, anlatıp rahatlaması ve anılarını paylaşması içindir.

Organize İşler bunlar..


Bu filme oldum olası bir uyuzum vardır. Hani hiç sevemedim. Tam olarak izlemedim de. Böyle sevmem kısaca. Sonra bugün televizyonda veriyordu. Öylesine bakıyorum derken baktım filmden kopamıyorum. Reklam arası veriyor. Kanalı değiştirmiyorum sırf kaçırmiyim diye. Filmi resmen beğendim (bir kaç gereksiz sahne dışında) Dialoglar muhteşem. Hele Demet Akbağ veAltan Erkekli'nin karakterleri ve dialogları çok güzeldi.

Bir de "filme fazla gülmedik" olayı var. E güzelse sırf gülmedin diye yorum bu mu olmalı? Ama tabii filmi beğendiysen, sırf gülemedin diye filmi kötülüyosan diye konuşuyorum.

Sonra düşündüm ki Guy Ritchie yapsaydı bu filmi severdik ya neden şimdi sevemiyorum. Bu filmde aynen Snatch gibi Lock Stock and Two Smoking Barrels gibi dialog üzerine kurulmuş bir film. (tabi kat kat kat kat zayıf ama çok ciddiyim guy ritchie yapsa severdim, severdik)

Bizim süpermen Samet(tolga çevik) intihar edeceği sırada diğer kötü adamlardan kaçan Asım (yılmaz erdoğan) sametin kapısına vurur aç kapıyı diye tıklar durur. yufka yürekli süpermen dayanamaz kapıyı açar. Asım'ın hayatını kurtarır.. Filmin ilerleyen sahnesinde şöyle de bir şey söyler:

-Asim abi, teşekkür ederim, her şey için. Aslında ben senin hayatını kurtarmış sayılmam. Ben sana kapıyı açmasaydım bir başkası mutlaka açardı. Ama sen benim kapımı gelip çalmasaydın başka kimse çalmazdı. Anlıyor musun?

Soundtracki için:
http://fizy.com/s/1ai6mi

Çocukken sahip olduğum kırmızı abla yalanları.

Dün sıcaktan ölüyoruz. Dedik balkonda oturalım gece 3. Yere bir şeyler serip yastık koyup oturucaz ama ne sericemizi bulamıyoruz. Her türlü örtü o an önemli oldu bizim için,
"efendim bunu da masaya sererdik ne gerek balkonun tozlu yollarına sermeye" falan derken ablamın eski iş kıyafetleri aklımıza geldi. Artık nasıl nefret ettiyse üstünde bir iki zıpladı. Sonra o gömlek ceket ne varsa balkona serdik bir güzel oturduk. Haliyle ruh hali normal değil.

Eskilerden konu açıldı. Çocukluğumuzdan. Ablamın muhteşem hayal gücü ve benim son derece saf olup her anlattığı yalana inandığım günlerden açıldı. Ve o günleri anlatmak istiyorum.Okuyun muhteşem bir hikaye kaçırmayın bence :)

Ablam daha ilkokula gittiği yıllarda herkese "ben uzaylıyım derdi" ama sınıfta herkes buna inanmıştı. Artık nasıl anlatıyorsa. Sınıftaki tüm saflar tenefüs olmasını bekler ablamın yeni salladığı hikayeyi büyük bi heyecanla dinlerlerdi. Ablam da eğer olay ortaya çıkarsa diye destekli bir şeyler sallıyor
"ama kimseye anlatmayın ailem bilmiyor, ben annemin karnına uzaydan ışınlanmışım annem öyle hamile kalmış ve çocuğunun uzaylı olduğunu bilmiyor" gibi.. Off nasıl bir hayal gücü ya daha ilkokulda :D

Neyse efendim bir gün babam veli toplatısına gitti. Çocuklardan biri babamın yanına gelip demiş ki,
"senin kızın uzaylı mııı?"

Babam da eve geldi ablama sordu ne bu falan ablam da yıllarca salladığı muhteşem hikayeleri bir çırpıda atamayıp inkar etmek istememiş olucak ki,
"evet baba uzaylıyım" dedi.......

Bende saf olarak yıllarca her gece yatmaya odamıza gittiğimizde anlattığı yalanları sır olarak tutup anlatmamışken birden ablamı savunmak için,

"baba gerçekten öyle hatta Süpermenle bile konuşuyor pamuk prensesle konuşuyor pasta istediğim zaman yapıyor büyüyle" diye başladım anlatmaya....... ahh :)

Babam resmen hayret etti. Annem de dedi ki,
"yani şu an ne istersek yapabilir misin?"

Ablam da kendinden emin şekilde,"evet yapabilirim." Ben de büyük inançla, "yapabilir anne o her şeyi yapar insan değil uzaylı o, güçleri var!" diye çığırıyorum..... (salak ben)

Annem de "o zaman bu masaya tavuk olmasını istiyorum şimdi" (yalnız isteğe bakın, canı çok çekmiş olmalı)

Ablam da,
"görünmez tavuk olur ama yerken tadını alırsın" dedi ki yıllarca bana da yaptığı tüm o pastalar falan hepsi görünmezdi ama bir güzel yerdim gözlerimi kapatıp "aaa valla tadı geliyor" derdim. Psikolojik işte..

Neyse ablam gözlerini kapattı bir iki bir şeyler der gibi oldu gözlerini açtı "işte tavuk burda" dedi.
Annemde "hani ben göremiyorum" falan bu konu uzadı ve o günün sonunda ben ablamın bir yalancı olduğunu, ne uzaylısı benim gibi normal bir insan olduğunu öğrendim ama ona hiç kızmadım hatta hep,
"yaa abla nasıl salladın o kadar şeyi" gibi düşündükçe aklımı yedim.

Sonra ablam gözümde daha da önemli biri oldu. Uzaylı değil ama yıllarca bunu herkese inandırdı gibi.. Övündüm hatta.
Neyse dün böyle konuşurken unuttuğum şeyleri de hatırlattı bana sevgili ablam (hala normal bir insan değil gerçekten bazen uzaydan geldiğini düşünmüyor değilim)

Mesela ben Deli Zeki diye bir karakterle konuşurmuşum, ablam ayak parmağında yükselirse bir kere Deli Zeki gelir ablamın içine girer benimle konuşurmuş. Ben de en çok onunla konuşmayı severmişim. Sonra ablam süpermenle sevgiliydi o gelirdi (tabi görünmez olarak!) ablam da arkanı dön öpüşücez derdi. Ben de "aa tabi tabi siz öpüşün" derdim odadan çıkardım.

Böyle işte ne çok kandırılmışım çocukken ama güzeldi böyle zeki bir ablaya sahip olmak.
Sonra büyüdük bunları yalan olarak kabullendik konuşup güldük derken yeni şeyler çıktı.

Lisedeyiz. Şimdi de ablamın özel güçleri.. Yine inandım ama hala bana yalan olduğunu söylemedi. Hala kandırıyor mu yoksa var mı bilmiyorum ama sanırım hafiften kandırılıyorum. Koca kız oldu hala değişik. Arada bi yerlere bakar birileriyle konuşur ben bakınca "korkma bir şey yok" der. Ama sonuç olarak onun yanında kendimi çok güvende hissediyorum ve yine uzaylıyım dese inanırım o derece (o yalanları dinlemek o kadar zevkli ki inanmak istediğim için inanırım)

Galiba bir de sadece beni kandırmak bu kadar eğlenceli olucak ki ablam sadece bu yalanları bana sallıyor - uzaylı hikayesinden sonra salladığı yalanlar için- Belki de gerçektir? Şu an bana gülüyorsunuz biliyorum ama benim için bu hikaye hem komik hem duygusal :)
Neyse paylaşmak istedim.

Yaşar Usta..

Bugün o çok sevdiğim "Bizim Aile" filmini izledim. Allahım bu kadar mı gerçekçi olur evdeki fakir ortamı ya da evdeki her şey. Sanırsın orda kamera yok bunlar ciddi ciddi yeni bir eve taşınıyorlar, birbirlerine sinir oluyorlar, sonra seviniyorlar, gülüyorlar falan. Hani sanki bunları gerçekten yaşıyormuş gibiler. Süperdi!

Çok mutluydum ya filmi izlerken yazarken hatta yine izlemek istedim o derece, aa şu anda da salı günü kanal 7de "yalancı yarim" vericekmiş reklamı dönüyor! Nee!!!
Yalancı yarim! Off en sevdiğim 2. türk filmi!
Emel Sayın-Tarık Akan..

Ama elbette Münir Özkul benim her şeyim ve odamda bile resmini taşıyorum adamın.. O ölücek diye ödüm kopuyor. Kitabı çıkmıştı vakti zamanında, onu aldım 1 günde okudum. Böyle Münir Özkul hakkında belgesel niteliğinde bir kitap. Şaşırıcaksınız ama bilinen 11 evliliği olmuş.. Çapkın:)

Sonra o meşhur Yaşar Usta sahnesi.. Muhteşem rol yapıyordu izlerken ohaa falan diyip durdum. Sesindeki tonlama -yakar gönlümü- Ayrıca ne de güzel ses tonu var Münir Özkul'un. Keşke biraz daha yakışıklı olsaymış da, aile babası rollerinden önce Jön oynasaymış birazcık..

Neyse ama biz onu böyle de çok sevdik hatta çok sevdik. Şu sıralar biraz hasta, arada bir arkadaşlarım "öldü mü?" diye soruyor. Neden bana böyle soru soruyorlar o da hayranlığımdan. Alırsan kitabını, asarsan odana fotoğrafını, sorarlar sana böyle. İşte bana o soru sorulunca deli oluyorum. "Susun" diyorum, ya o ölürse ben de ölürüm ki cidden düşünmek bile istemiyorum!

Ben sürekli haftada bir kaç kere Münir özkul filmleri izleyip oyunculuğuna aşık olanlardanım. Bir de yeşilçam klasikleri diye bir seri yapmışlar D&Rda, içlerinde bu aile şerefi, bizim aile, yalancı yarim, mavi boncuk... bunlar yok! Deli oluyorum. Böyle internetten indiriyorum görüntü kalitesi kötü, bazı sahneler kesilmiş falan.

Gönül ister ki orjinal dvd olarak izlesem şöyle takılmadan bulanık olmadan.
Sitemimi de ettim efendim. Ciddiye alınıcakmışım gibi kime yazıyorsam bunları,

"onların da dvd'lerini çıkartın yeaa sonuçta yeşilçam değil miydi o yıllar?" gibisinden.

Bizim Aile filmini izlerken hep başka yerlere takılıyorum, bu akşam şuna takıldım:

Evin pek sorumsuz pek uyuz çocukları zamanla birbirlerine kenetlenince çalışır, iş tutar,
para kazanır, eve erzak falan alırlar ve Yaşar ustamız şaşırır, Adile hanıma hayret ve mutlulukla sorar;

"Yahu ne oldu bizim çocuklara?".. O da der ki büyük bir içtenlik ve anne şefkatiyle,
"Büyüler Yaşar Bey, büyüdüler.."